Ebrâr denilen ve Havâss durumunda olan; Allâh’a ermeyi dileyen, nefsi Mülhime, nefsi Mutmainne durumunda olanlarla ilgili bir olay... Ne zaman ki sen herhangi bir fiilden, herhangi bir davranıştan dolayı o fiili meydana getiren o varlığı hor görürsen; eksik, kusurlu, hatalı görürsen, ona hor gözle bakarsan; sen eğer havâss isen işte o anda senin orucun sakatlanmıştır! Veya düşünceye, fikre göre orucun bozulmuştur... Kazası gerekir!
Saydıklarımıza ilaveten, “havâss” durumunda olan kişinin orucunda, kimden ne fiil görürse görsün, “Bu fiilin fâili Hakk’tır! Hakk’ın her fiili yerli yerindedir. Bir hikmete dayalı olarak meydana gelmektedir” görüşü sürecek; kızmayı, üzülmeyi ve sinirlenmeyi yaşamayacaktır!
Kızıp üzülüyorsa, sinirleniyorsa, birtakım oluşları yersiz görüyorsa o kişi orucunu kaza etmek zorundadır! Elbette bizler için söylemiyorum bunu, havâss düzeyindekiler için söylüyorum. Havâssın orucunda bu böyledir. Falanca, filanca böyle yaptı demek yok! Her an müşahede hâlinde değilsen ebrâr sınıfından olarak, bu böyle!
“Fâili hakiki Allâh’tır. Allâh dilediğini yapandır. Yaptığından sual olmaz!” müşahedesi “havâss”ın orucunda esastır!
Bu müşahedeyi kaybettiği anda bulunduğu mertebenin orucunu bozmuş olur!
“Hassül havâss” orucuna gelince...
Beşerî değerlendirmelerden “oruç”tur!
Mahlûku görmeden “oruç”tur!
“Samediyet” sıfatının “oruç”luda açığa çıkışıdır!
Bunu ancak yaşayan bilir!
Açıklanması, kavrayamayacaklar arasında sorun oluşturur...