İşte Din, tamamıyla bu fizik, tabiat ya da “ilâhî kanunlar” diye bildiğimiz kanunlara dayanan sistemdir.
Ne yaparsan mutlaka karşılığını alacaksın!
Dilediğini yap neticesine katlanacaksın…
“CEZA” kelimesi Arapça’da, Türkçe’de anladığımız mânâya gelmez. Kur’ân-ı Kerîm’de “karşılık” anlamına gelen bu kelime “iyiliğin cezası, iyiliktir” tarzında kullanılmaktadır.
Yani “yapılan fiilin sonucu” anlamına gelir.
Dinî kurallar ve teklifler; tamamıyla bilimsel gerçekler ve yaşamın esası üzerine bina edilmiş, yapılması insanın geleceği yönünden gerekli fiiller bütünüdür. Asla havadan gelmiş rastgele hükümler bütünü değildir! Bu sebeple de hangi çalışmayı ihmâl ederseniz, bu ihmâlinizin karşılığını mutlaka ve kesinlikle ödersiniz.
İş böyle olunca...
Ölüm ötesi yaşamda, dünyaya bağlı kalmanıza yol açacak ruhunuza yüklenmiş günahlar yani negatif yükler ile yaşayıp, bunlardan arınmamak ve de ebedî hayatınızı azaplı bir zindanda geçirmek akıl kârı mıdır?..
Ne zaman bu bedeni terk edeceğiniz belli değil iken… Ve de “HAC” görevini yerine getirip, geçmiş tüm negatif yüklerinizden yani günahlarınızdan kurtulmak imkânı mevcutken…
Allâh insana böylesine büyük bir kolaylık yolu açmış iken...
Rasûlullâh (aleyhisselâm) size;
“Böyle bir imkâna sahip olduğun hâlde değerlendirmezsen, ister Yahudi gibi ister Hristiyan gibi ölürsün!”
Diyerek uyandırıp, gerçeğin gereğini tatbik ettirmek isterken...
Kişi gene de kendi bildiğinde ısrar edip, bu imkândan istifâde etmek istemezse ne denir?..
Dilediğin gibi yaşa, neticesi gelir başa!
Unutmayalım ki sahip olduğumuz her şeyi bırakıp, tek başımıza gideceğimiz bir ebedî yaşam söz konusu! Orada değerli olan tek şey de, oranın şartlarına göre şu dünya hayatında hazırlanmak!
Bizim birtakım gerçekleri idrak ettikten sonra, onların gereğini yapmamanın kendimize vereceği zararı, hiç kimse veremez!
Rasûlullâh (aleyhisselâm), ölüm ötesi yaşamda bizim zarar görmememiz için ne kadar alınması gerekli tedbir varsa hepsini anlatmıştır. Ama biz anlamaya çalışmazsak, bu ikazlara kulak vermezsek zararını kim çeker?
DİNDE ZORLAMA YOKTUR!.. Kişilere gerçekler anlatılır, idrak ettirilmeye gayret edilir. Artık ondan sonrası kişiye kalmıştır.
Diler kabul eder tatbik eder. Dilerse etmez!.. Ama neticede, her hâlükârda yaptıklarının neticesine kendisi katlanır!
Bunun benzeri daha nice sorunun cevabını tafsilâtlı bir şekilde “İSLÂM” isimli kitabımızda elden geldiğince verdiğim için, burada tekrar aynı konuya girmiyorum. Arzu edenler orada ilgili bölümde bulabilirler...
Ancak kesin olarak şunu vurgulayayım ki…
Hiçbir hayır ve ibadet, haccın insana getirisini kazandıramaz! Kim aksini söylüyorsa, o henüz haccın ne olduğunu, değerini idrak etmemiş, hatta fark etmemiştir...
“HACCA gidecek kadar imkânı olan, buna rağmen gitmez de o sene içinde ölürse, ister Yahudi olarak ölsün ister Hristiyan!” anlamındaki Rasûlullâh uyarısı, konunun bütün önemini vurgulamaktadır!
“Hacca gidip de elin Arab’ına para mı kazandıracağım; onun yerine burada bir hayır yaparım” tarzından yaklaşımlar; son derece düşüncesiz ve bilgisiz yaklaşımlardır... Çünkü bu kişilerin haccın ne olduğu hakkında hiçbir bilgisi yoktur!