Ayrıca, biliriz ki, biz bir yandan araba kullanır, bir yandan radyo dinler, bir yandan yolu gözler, bir yandan yanımızdakine kulak ve cevap verir, bir yandan da yediklerimizi hazmederiz!.. Ve hatta, farkında olmadığımız birçok işi yaparız! Bunların hepsi de aynı anda beyin tarafından düzenlenir ve kontrol edilir!
Bu yüzdendir ki, siz namazı kıldığınız zaman, o namazda okuduğunuz âyetler ve dualarla elde edilen enerji, siz farkında olmasanız da ruhunuza yüklenir; siz de ruhunuzun ölüm ötesi yaşam enerji ve bilgisini böylece dünyada iken elde etmiş olursunuz.
Namazın, herkese ortak kazandırdıkları, bu yönüyledir!
Bunun yanı sıra, bir de daha derinliği ile olayı tasavvuf yoluyla inceleyen “havâss” denen insanlar grubu vardır. Bunlar namazı “ikame” etmek isterler.
“Namaz”ın “ikame” edilmesi için, önce “Allâh” ismi mânâsının ne olduğunun anlaşılması gerekir.
Kelime-i şehâdeti, avam yani derinliğine düşünmeyenler şu anlamla söylerler...
“Allâh’tan başka tanrılar yoktur, tek tanrı Allâh’tır”!
Böylece ötedeki, eleştirilecek ilkel tanrı anlayışını ortadan kaldırıp, gerçek anlamıyla “ALLÂH”ı fark etmezler! Sadece, bir isim ve tanrı olarak Allâh’ı kabul ederler! Hz. Muhammed’i O’nun elçisi olarak kabul ederler. Bu Kelime-i şehâdetin avam yönüdür.
Bir de kelime-i şehâdetin daha ileri, yani havâssa dönük mânâsı vardır... Bu anlam, “Allâh’ın varlığı dışında varlık olmayışını” izah eder.
Bu anlayışta, “Hz. MUHAMMED’İN AÇIKLADIĞI ALLÂH” isimli kitabımızda bahsettiğimiz mânâda Tekliği kavramalı; ve bunun neticesinde de “ben” diye var olarak zannedilen, var diye vehmedilen benliğin var olmadığı anlaşılmalıdır!..
İşte bu, işin “havâss”a hitap eden yönüdür. “Havâss” düzeyindeki anlayıştır.
Eğer sen, “benliğinin var olmadığını” anlarsan; “var” sandığın benliğinin, şartlanmalardan ve kendi zannından ileri geldiğini çözersen; vücudunun, “yok”tan var olmuş bir “yok” olduğunu kavrarsan; o zaman varlıkta her bir zerrede var olan “TEK” varlığın “ALLÂH” olduğunu idrak edersin.
“NE YANA DÖNERSEN VECHULLÂH KARŞINDADIR (Allâh Esmâ’sının açığa çıkışıyla karşı karşıyasın)!” (2.Bakara: 115)
Âyetinin sırrı açılır...
O zaman, düşman, kötü, abes, çirkin kalkar; her biri ayrı bir gayeyle var olmuş güzel ve mükemmeller kalır... Diken ayrı güzeldir, kaktüs ayrı güzeldir, gül, karanfil ayrı ayrı güzeldir senin gözünde!..
İşte “kelime-i şehâdet”in bu havâss mertebesindeki görüşü, anlayışı, namazın ikamesine yol açar...
Burada ince ve hassas bir noktaya dikkatinizi çekelim!..
Namazın “ikame” edilmesini sağlayan şuur, idrak; önce namaz dışında oluşur, kavranır, hissedilir, namazda da bu hâl devam ederek “ikame” edilir!
Eğer, namazı “ikame” etme durumuna girmişsen, namaza dururken “ALLÂHU EKBER” dersin...
Dersin de, gerisinde ne olur?..
Bunu yaşayan bilir!
Ama biz, gene de bir kısmıyla size nakledelim;