- 
“Geçen zaman, bana neyi idrak ettirdi?” diye düşün... Vereceğin cevap çok önemlidir. 
- 
Öğrenen değil; idrak eden, tatbikçidir! 
- 
Gerçek, hep aynı gerçek! Değişen sadece duyan-gören-bilen ve idrak edenlerin bakış açıları ve seviyeleridir. 
- 
Gururunun sana kaybettirdiklerini hiçbir şey kaybettiremez. 
- 
Gururuyla yaşadı, hüsranla öldü! 
- 
Sarhoş mu kim?.. Seyrinde kendini kaybeden! Mutlu mu?.. Dileği olmayan! Huzur mu?.. Gerçeğin âleminde yaşayanın hâli! Budala mı?.. Benliğini gösterme çabasında olan! İlim mi?.. Özündeki mükemmeliyet! Akıllı mı?.. Hakikatini değerlendirebilen! 
- 
Ne verilmeyeni verebilirsin, ne de verilene mâni olabilirsin! 
- 
Tasavvuf, nazarî bilgilerle değil; bilfiil “tatbikatla” yaşanır! 
- 
Bedbaht o kişidir ki, “DOST”uyla beraberliğin yolunu bilir, fakat dünyalığı onu engeller. 
- 
“Ya öyle değilse” diyerek geri kalıyorsun... Ya öyle ise! 
- 
Çocuklar zamanlarını oyun, eğlence ile harcarlar; olgunlar ise kâr getirecek şeyle değerlendirirler. 
- 
Ticareti laf olanın, kârı havadır... 
- 
Yanındakilerin önünde olmak için tam gaz gidiyorsun, yolunun sonunu düşündün mü hiç? 
- 
Yanlış yolda olduğun hâlde, umutla yoluna devam, hüsrandan başka bir şey getirmez. 
- 
Adımların, seni hangi sona götürüyor; farkında mısın?.. 
- 
Kime ne zarar verirsen ver; daha büyüğünü, kendine vermedesin! 
- 
Usta, eserinden; kişi, Dost’undan tanınır. 
- 
Beğenen, kendi hâliyle yaşar; seven, sevdiğinin hâliyle... 
- 
Önce kesin kararını ver... Senin için önemli olan, sonlu dünya mı; sonsuz ölüm ötesi mi? 
- 
Cidden, ölüm ötesine inanıyor musun?.. İnanıyorsan, nasıl hazırlanıyorsun? 
- 
Gerçek inancını tanımak istiyorsan, yakın çevrendekilerin inancına bak... 
- 
Yârin neyse, ona kavuşacaksın... Topraksa toprağa; Allâh ise, O’na! 
- 
Tasavvuf bahçesi, aşk uğruna can vermeye gelenlerin yeridir; dikenlerden incinenlerin değil! 
- 
Operatör doktor; keser-biçer can kurtarır... Güllâbici ile karıştırmayın! 
- 
Bacağı kangren olanın, bacağına merhamet edip kesmemek, kendisine en büyük zulümdür!